12 Mayıs 2015 Salı

PARONİŞİ NEDİR ?

PARONİŞİ NEDİR ?

Tanım 
Sıklıkla çocuklarda oluşur. Tırnak yatağı ile kütikül arasında oluşan bir infeksiyondur.
PARONİŞİ ile ilgili görsel sonucuKlinik bulgular 
Tırnak yeme alışkanlığı olanlar ve suda uzun süre maruziyet sonucu oluşabilir. İmmünkompromize hastalarda da oluşabilir.Yüzeyel, hassas bül, eritamatöz zeminde, distal falanksın anterior yağ dokusunda oluşur ve tırnak yatağına yayılabilir. Kabarcıklı distal daktilit ise ağrılı kabarcıklarla ekstremitelerin parmak yataklarında ağrılı kabarcıklarla karekterizedir. 
Etiyoloji 
Etken, sıklıkla S.pyogenes veya S.aureus. En sık stafilokoklardır. Oral anaeroblar, , bağışıklığı baskılanmış hastalarda ise Fusarium gibi funguslar etken olabilir.
Tanı 
Gram boyama: Sıvıda Gram pozitif zincir ya da küme yapan koklar görülür.
Tedavi 
İnsizyon ve drenaj. Sağlıklı bireylerde nadiren antimikrobiyal ajan gerekir. Etken S.pyogenes ise penisilin tercih edilir, S.aureus ise dicloxacillin , I.jenerasyon sefalosporinler, clindamycingibi antistafilokokkal ajan verilir.Penisiline allerjik olanlarda makrolidler kullanılabilir.
Dozlar : Penisilin : Oral penisilinV ; 25000-90.000Ü/kg/gün, dört dozda, 10 gün ,erişkinde; 250 mg , oral, 4 kez/gün veya benzathin penisilinG ;300 000-600.000Ü çocuk, 1200 000Ü erişkin olarak tek doz kas içine uygulanır.

Amoksisilin : 25-50mg/kg/gün, üç dozda, erişkin:1.5gr. iki-üç dozda

Ampicillin : 50-100mg/kg/gün, 4 dozda, erişkin: 2-4 gr/gün, 4 dozda

Oral 1.jenerasyon sefalosporinler : Cephadroxil oral; 30mg/kg/gün, iki doza bölünerek, erişkinde 2gr. iki doza bölünüp, cefpodoxime; 10mg/kg/gün 2 dozda, erişkinde 800mg, iki doza bölünüp, cefprozil; 15-30mg/kg/gün iki doza bölünüp, erişkinde 1 gr/gün iki dozda, ceftibuten 9mg/kg/gün, bir doz, cephalexin ; 25-50mg/kg/gün 4 doza bölünerek, erişkinde günlük doz 1-4 gr, cephradine; 25-50mg/kg/gün 2-4 dozda ,erişkinde 250mgx4 doz.

Erythromycin : Yenidoğanda doz: 2000gr.dan düşük ağırlıklı bebekte;10mg/kg ağırlıklıda 12 saatte bir , 2000gr.dan büyükte; 10mg/kg, 8 saatte bir , 20-50mg/kg 2-4 dozda erişkinde 6 saatte bir 250-500mg olarak.

Azithromycin 5-12mg/kg gün tek doz, erişkin : 500mg/gün veya İlk gün 0.5 gr.daha sonra 250 mg/gün toplam 5 gün.maksimum doz; 600 mg.

Clarithromycin 7.5 mg/kg/gün iki dozda, erişkinde 1 gr/gün, iki dozda,. 10 gün verilir.

Dicloxacillin : 3.125-6.25 mg/kg-cloxacillin 12.5 mg/kg dörde bölünüp, erişkinde 250mg oral 4 kez/günde) veya sefalosporin: cephalexin, cephradine (25-50mg/kg) ikiye bölünüp(erişkinde 250mg , oral, günde 4 kez) veya , cefadroxil 30mg/kg /gün, iki dozda kullanılabilir.

Amoksisilin/clavulanic asit : 25-45 mg/kg/gün, 2-3 dozda(formülasyona göre), erişkin:1.5 gr./gün, üç dozda.

Clindamycin : 2000gr.dan düşük yenidoğanda 5mg/kg, 12 saatte bir, 1 haftadan büyükse 5mg/kg 8 saatte bir, 2000gr.dan büyük ve 1 haftadan küçüklerde 5mg/kg, 8 saatte bir, bir haftadan büyüklerde 5mg/kg 6 saatte bir , infantlarda; 15-25mg/kg/gün 3-4 doz oral, erişkinde 150mg-450mg, 4 kez günde oral.

Trimethoprim/sulfamethoxazole : 8mg/kg/gün(trimethoprime göre), 2 dozda, erişkin; 160/800 mg.lıktan oral yolla günde iki kez verilebilir.

BURUN ESTETİĞİNDE SON TRENDLER


BURUN ESTETİĞİNDE SON TRENDLER

Yüzdeki güzelliği dışa yansıtan en önemli organ, doğal, simetrik ve kişinin yüzü ile uyumlu bir burun şeklidir. Ancak güzel burun bu tanımla sınırlandırılamaz. Nasıl ki, çok kısa bir süre önce kişinin kendisine özgü tasarımını yaparak doğallığı yakalamaya çalıştığımız burun şekli burun estetiğinde son trend olarak tariflenmişse, günümüzde artık bu tanıma fonksiyonel yönden de kişiyi mutlu eden burun olması eklenmiştir.
Nedir fonksiyonel yönden kişiyi mutlu eden burun terimi?
Fonksiyonel yönden kaliteli burun; kişinin nefesini burnundan rahatça alması, spor yaparken efor kapasitesinde, kitap okurken okuma kalitesinde bir sıkıntısı yaşamaması, zaman zaman ya da her zaman gripli dönemdeymiş gibi burun tıkanıklığının olmayışı, konuşmasında olumsuzluk yaşamama ve burundan nefes alamamaya bağlı olarak geceleri ağızdan nefes alma, horlama, ağız kokusu - ağızda kuruma şikayetlerinin yaşanmamasıdır.
Eğer bu bahsettiğimiz şikayetlerden bir tanesinin dahi varsa kişinin yaşam kalitesi olumsuz etkilenir.
Burun estetik operasyonlarında hem istenen şekle ulaşmak, hemde nefes probleminin tek operasyonda çözümlenme imkanı var mıdır?
Tabi ki evet. Hedef günümüzde dediğim gibi, tek bir operasyonda her ikisinide çözümlemektir. Ben hastalarıma estetik burun operasyonlarınındaki son trendi, nefes problemi yaşamayacağınız, hatta ameliyat öncesi nefes probleminiz varsa onunda giderilmiş olduğu, yüz yapınız ve kişiliğinize en uygun karakterdeki doğal burun şekline kavuşmanız olarak tanımlıyorum
'Kişilik yapınıza uygun burun şekli' ifadesini kullanıyorsunuz, burun şeklinde kişilik yapısının önemi var mıdır?
Kesinlikle var diyebiliriz. Benim gibi bu konuda tecrübeli bir çok hekim arkadaşımda buna katılacaktır ki, hastalarımızın genetik özellikleri, yetişme tarzları ve meslekleri yaptıracakları burun şeklinde etkili olmaktadır. Estetik olan, yüz ölçüleriyle uyumlu ve natürel burun şeklidir. İşte, tasarımdaki nüansları belirleyen ise kişilik yapılarındaki farklılıklardır. Buna dikkat edildiğinde, kişiyi daha mutlu eden ve doğasına daha uyumlu bir burun şekli yapılabilir.
BURUN ESTETİĞİ ile ilgili görsel sonucuHer kişiliğe göre burun şekli değişir mi?

Kişilik yapısına göre belirlenen burun şekli, sağlıklı ruh hali olan ne isteğini bilen ve hekiminde uygun gördüğü ölçüde tasarlanmış olan burun şekildir. Örneğin, ucunun hafif kalkık olmasını, ucunu tamamen burun sırtı seviyesinde olmasını, burun sırtının düz ya da hafif oyuk olmasını isteyebilir. İşte, burun tasarımındaki bu küçük nüansları belirlemede kişilik yapısının rolü vardır.
Tek bir operasyonda, hem burun estetiği hem de nefes probleminin giderilmesi nasıl çözümleniyor?

Nefes problemini yaratan kabaca etkenler, burun orta bölmesi olan septum dediğimiz duvardaki eğrilikler, yada her iki burun tarafındaki konka dediğimiz burun etlerindeki büyümelerdir. Bunların düzeltilmesinde septum cerrahisi dediğimiz, burnun ana duvarının düzeltilmesi çok önemlidir. Septum cerrahisinde hekimin tecrübesi ve yaklaşımı önem arz eder. Çünkü bu bölgeye yapılacak hatalı bir uygulama nefes problemini düzeltmeye çalışırken burun estetiğinde de telafisi çok güç problemler yaratabilir. Ben operasyonlarımda öncelikle nefes problemi yaşayan ya da fark etmediği şekilde burun iç yapısında problemleri olan hastamın problemini çözüyor, ardından buruna istenen şekli veriyorum.
Burun operasyonları sonrası görülen morluk ve şişliklerin sebebi iki operasyonun birlikte yapılmasımıdır?

Hayır, morluk dediğimiz ekimoz ve şişlik denilen ödemin nedeni tamamen teknikle ilgilidir. Ben operasyonlarımı burun kemiklerini kırmadan, mikromotor sistemi ile keserek ve törpülüyerek yaptığım için dokuda travma minimal oluyor. Buda iyileşme süresini kısalttığı gibi, ekimoz ve ödemin oluşumunu engelliyor. Kullandığım teknoloji harikası cerrahi malzemelerimde operasyon süremi kısaltarak, hem nefes problemini tam olarak çözmemi hemde buruna istetiğim şekli vermemi sağlıyor.
Yapmış olduğunuz bu tekniğin hastaya sundukları olağanüstü konforlu ve güzel gözüküyor, hasta hemen rahat nefes albiliyor mu ve burnunun şekilllenmesi için bir süreye ihtiyaç var mı?

Uygulamış olduğum bu tekniğin diğer bir artısı, ameliyat sonrası burun içine tampon koymadığım için, hasta henüz ameliyat masasında iken dahi burnundan nefes alabiliyor. Yıllardır burundan nefes alma sıkıntısı yaşamış bir kişi için bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi? Ardından hep korkulan acaba tampon çıkarılırken acıma olacak mı sorusu zaten onda oluşmadığı içinde ameliyat sonrası hiç bir sıkıntı yaşamıyor.
Ortalama 5. günde burnun dışındaki küçük ateli çıkarıp yeni burnunun, ameliyat öncesi yapmış olduğum bilgisayar tasarımındaki burun şekli ile de bire bir aynı olmuş olmasının verdiği sevinç bir hekim olarak inanılmaz haz veriyor.

Hastanın normal hayata dönüşüde çok daha kısa mı olmuş oluyor?

Evet, bir gece hastanede yatan hastam ertesi gün evine dönebiliyor ve ortalama 1. haftada herşey bitmiş oluyor.

Nefesini rahatça burundan alabilen, istediği burun şekline kavuşmuş olan hastama da güzelliklerin keyfini yaşamak kalıyor.

MANTAR ZEHİRLENMESİ

MANTAR ZEHİRLENMESİ
Mantar, besin değeri yüksek bir besin olmakla birlikte, doğadan toplanan mantarlardan bazıları zehirlidir ve bu zehirli mantarlardan yenildiğinde ölümle sonuçlanabilecek mantar zehirlenmesi meydana gelebilir.
Mantar Zehirlenmesi Belirtileri: Mantar yedikten bir süre sonra; şiddetli karın ağrısı, bulantı veya kusma, terleme, baş dönmesi, şiddetli derecede susama, vücutta soğuma ve morarma veya ishal görülürse, mantar zehirlenmesinden şüphe edilir. Mantar Zehirlenmesinin belirtileri, mantarın türüne göre 5 dakika ile 24 saat arasında görülebilir. Bu durumda, derhal en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Mantar Zehirlenmesi Tedavisi: Mantar Zehirlenmesinden ölüm oranı dikkate değer seviyededir. Bu nedenle, bilinçsizce mantar tüketilmemeli ve mantar zehirlenmesinin belirtileri oluşmuşsa derhal bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Bu sırada hastayı kusturmak faydalı olabilir.
Mantar Zehirlenmelerinden korunmak için bilinmeyen mantarlar toplanmamalı, hazır alınan mantarların son kullanma tarihlerinin geçmediğinden ve bozuk olmadıklarından emin olunmalıdır.

MEME KANSERİ


MEME KANSERİ 
MEME KANSERİ ile ilgili görsel sonucu
Meme Kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Kanser, vücuttaki hücrelerin kontrolden çıkmaları ve kontrolsüz olarak çoğalarak etraflarına zarar vermeleri olarak özetlenebilir.
Meme Kanseri de, meme dokusunu oluşturan hücrelerin kontrol dışı olarak çoğalması ve vücudun farklı yerlerine giderek çoğalmaya devam etmesidir.
Meme Kanserine yakalanma riski;
– 40 yaşın üzerindeki,
– Ailesinde Meme Kanseri bulunan,
– Geç yaşta çocuk sahibi olan yada hiç çocuk sahibi olmayan,
– Östrojen hormonu tedavisi gören,
– Doğum Kontrol Hapı kullanan,
-Alkol ve Sigara kullanan
kadınlarda daha fazladır.
Meme Kanserinde erken teşhis tedavide önemli bir etkendir. Erken teşhis ile tedavide büyük oranda başarı sağlanmaktadır.
Meme Kanserinin erken teşhisi için kadınların üzerine düşen en önemli görev ayda bir düzenli olarak kendi kendilerine kontrol yapmalarıdır. Bu kontrollerde, eğer meme dokusunda bir değişiklik fark edilirse hemen doktora danışılmalıdır.
Bu arada bilinmesi gereken bir durum da, kendi kendine elle yapılan kontrollerde ele gelen her sertliğin ya da kabartının kanser tümörü olmayacağıdır. Bu nedenle hemen telaş etmemeli fakat doktora durum bildirilmeli ve muayene olunmalıdır.
Kendi kendine yapılacak meme muayenesi gözle, yatar durumda ve ayakta elle yapılan muaneyenelerden oluşur. Ayna karşısında meme dokusu incelenerek göze çarpan bir değişikliğin – meme dokusunda yeni oluşan farklı renkler, kabartılar, meme yüzeyinde portakal kabuğuna benzer bir görünümün oluşması vb. gibi – olup olmadığıdır.
Meme Kanseri Belirtileri: Gözle ve elle yapılan kendi kendine muayenede dikkat edilmesi gereken başlıca değişiklikler şöyle sıralanabilir:
– Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği
– Memede iki haftadan uzun süredir ele gelen sertlik yada kitle
– Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması
– Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması
– Memenin şeklinde değişiklik
– Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik
– Meme başında ortaya çıkan akıntı
Burada dikkat edilmesi gereken konu, bu oluşumların yeni olmasıdır. Yani örneğin, iki meme arasındaki büyüklük farkı eğer eskiden beri mevcut olan bir durum ise endişe etmeye gerek yoktur, ancak yeni bir durum ise bir belirti olarak değerlendirilebilir.
Bu belirtiler Meme Kanseri habercisi olabileceği gibi çoğunlukla kanserden kaynaklanmamaktadır. Bu nedenle, önlem alınmalı ve ihmal edilmeden doktora başvurulmalı, fakat telaşa kapılmamalıdır.
Meme Kanseri Tedavisi: Eğer doktorun yaptığı ileri tetkikler ile Meme Kanseri teşhisi konulursa, hastalık çeşitli yöntemlerle tedavi edilir. Burada hastalığın hangi aşamada iken teşhis edildiği önemlidir. Yani erken teşhis hastalığın tedavisinde önemli bir rol üstlenmektedir.
Günümüzde hastalığın tedavisi için çok farklı yöntemler kullanılmaktadır.
Meme Kanseri Riski azaltılabilir. Bunun için egzersiz yapılmasıdüzenli ve dengeli beslenme – bol sebze ve meyve yemek, ağır yağlı yiyeceklerden kaçınmak gibi – ,alkol ve sigara kullanılmaması, aşırı kilodan korunulması tavsiye edilen davranışlardır.

12 MAYIS DÜNYA HEMŞİRELER GÜNÜ


hemşirelik günü ile ilgili görsel sonucu

Hemşirelik Mesleği Nedir?

Bireyleri, hastalıklardan korunma yolları konusunda bilgilendiren, beden veya ruh sağlığının bozulması halinde hekim tarafından verilen tedaviyi uygulayan, hasta bakımını planlayan, uygulayan, denetleyen ve izleyen kişidir.

GÖREVLER

- Hastayı kabul eder ve muayeneye hazırlar, - Hasta bakımını yaparken, solunum, beslenme, boşaltım, hareket ve uygun pozisyon, uyku, dinlenme, uygun giyim, temizlik vb. temel insan ihtiyaçlarını dikkate alır ve uygulama yapar, - Acil durumlarda ilk yardım tedavisi yapar, - Hasta için öngörülen tedaviyi uygular, takip eder ve düzenli olarak hastaya verilecek ilaçları temin eder, enjeksiyon yapar, serum takar, ameliyat yaralarını temizler, bandajlar, tansiyon ve vücut ısısını ölçer, - Ameliyathanede fiziksel ortamı hazırlar, ameliyat ekibine yardımcı olur, - Hastaların genel durumları hakkında yazılı rapor tutar, - Ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetlerinin yürütülmesinde, insanların bulaşıcı hastalıklardan korunması ve istatistiki bilgilerin toplanması ve değerlendirilmesi gibi görevlerde bulunur.

KULLANILAN ALET VE MALZEMELER

- Tansiyon aleti, sıcaklık ölçer (derece), EKG aleti (kalp grafiği), monitör, oksijen tüpü ve çadırı, - Enjektör, ilaçlar, solüsyon ve tüp, sonda, - Pansuman aletleri ve malzemeleri, - Aspiratör, - Ameliyatta gerekli diğer malzemeler, - Beden bakımında kullanılan küvet, havlu vb.

MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER

Hemşire olmak isteyenlerin; - Üst düzeyde genel yeteneğe sahip, - Biyolojiye ilgili ve bu alanda başarılı, - İnsanlara yardım etmekten hoşlanan, - Sorumluluk duygusu yüksek, - Çabuk ve doğru karar verebilen, - Tedbirli, tertipli, - Şefkatli, sevecen, - Bedence sağlıklı, dayanıklı ve soğukkanlı kimseler olmaları gerekir.

ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI

Hemşireler resmi veya özel hastanelerde, dispanserler ve sağlık ocaklarında görev alabilirler. Çalışma ortamı genellikle temiz ve kapalıdır. Hemşireler çalışırken hastalarla, hasta yakınlarıyla, doktorlarla ve diğer sağlık personeliyle iletişim halindedirler ve görev yaptıkları sağlık kuruluşlarında belirlenen takvime göre nöbete kalmak veya vardiyalı çalışmak durumundadırlar.

ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI

- Hemşireler; üniversite bünyesinde bulunan hastanelerde, devlet hastanelerinde, Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı hastanelerde, dispanserlerde, özel sağlık kurumlarında, çeşitli kurumların bünyesinde bulunan sağlık birimleri ve kreşlerde görev yaparlar. - Meslekte işsiz kalma durumu hemen hemen yok denecek kadar azdır. Sağlık alanında en çok ihtiyaç duyulan meslek elemanıdır.

MESLEK EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ YERLER

Mesleğin eğitimi, Sağlık Meslek Liselerinin “Hemşirelik” Bölümlerinde ve çeşitli üniversitelere bağlı, “Hemşirelik Yüksekokulları” ile “Sağlık Yüksekokulları”nın “Hemşirelik” programında ve “Sağlık Bilimleri Fakülteleri”nin “Hemşirelik ve Sağlık Hizmetleri” programlarında verilmektedir;

MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI

Yüksek öğretim kurumlarındaki mesleğin eğitiminin verildiği programlara girebilmek için,

- Lise veya dengi okul mezunu olmak,

- Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) “Hemşirelik” veya “Hemşirelik ve Sağlık Hizmetleri”” lisans programları için yeterli “Sayısal (SAY)” puan almak,

- Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Tercih Bildirim Formunda “Hemşirelik” veya “Hemşirelik ve Sağlık Hizmetleri” lisans programları ile ilgili en az bir yükseköğretim programını tercih etmek gerekmektedir.

Sağlık Meslek Liselerindeki mesleğin eğitiminin verildiği programlara girebilmek için; - İlköğretim okulu mezunu olmak (öğrenimine ara vermemek ve orta öğretim kurumlarına devam etmemiş olmak),

- Kız olmak, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Sağlık Meslek Liseleri için,

- Merkezi sistemle yapılan Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında başarılı olmak , Sağlık Bakanlığına bağlı Sağlık Meslek Liseleri için,

- Sağlık Meslek Liseleri (Gündüzlü) Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında başarılı olmak, gerekmektedir.

EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ

Mesleğin eğitim süresi, Sağlık Meslek Liselerinde 4 yıl, yüksek öğretim kurumlarında da 4 yıldır. Hemşirelik eğitiminde dersler teorik ve uygulamalı olarak yürütülmektedir. Eğitimleri süresince; - Hemşirelik mesleğinin tarihçesini, - İnsan yapısı ve fonksiyonları, mikrop ve parazitler, sterilizasyon ve dezenfeksiyon önlemleri uygulamasını ve bağışıklığını, - İlaçları, ilaçların etki ve yan etkilerini, ilaçların korunması ve uygulanmasını, - Mesleği uygularken insan davranışlarının sebeplerini, hasta bakımındaki yerini, insan ilişkilerini, - Bulaşıcı hastalıkların, bulaşma ve yayılma yolları ile alınacak tedbirleri, - Sağlık hizmetlerinde eğitim ve eğitim programlarının hazırlanması, uygun eğitim araçlarının seçimini, - İlkyardım, temel hasta bakımı ilke ve yöntemlerini, bunların hastaya uygulanmasını, - Dahiliye hastalarının bakım ilkelerini, cerrahi müdahale gerektiren hastaların bakımını, - Çocuk hastalıklarının bakım ilkeleri ve uygulamasını, - Doğum ve aile planlamasını, - Akıl sağlığı ve hastalıklarını, hastaların özelliklerine göre gerekli bakımı, - Sağlık hizmetleri ile ilgili istatistiki bilgi toplama ve değerlendirme yöntem ve uygulamalarını öğrenirler.

MESLEKTE İLERLEME

- 2 yıllık hemşirelik önlisans bölümünü bitirenler, uygun şartları taşımaları durumunda 4 yıllık Ebelik, Hemşirelik, Sağlık Eğitimi, Sağlık İdaresi, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Sağlık Memurluğu, Sağlık Yönetimi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Sasyal Hizmetler, Hemşirelik ve Sağlık hizmetleri bölümlerine devam edebilirler. - Sağlık hizmetleri meslek yüksekokulundan mezun olan hemşireler, zaman içerisinde sorumlu hemşireliğe, baş hemşire yardımcılığı ve baş hemşireliğe yükselebilirler. 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

CİLDİ GENÇ TUTMANIN SIRLARI


CİLDİ GENÇ TUTMANIN SIRLARI


cildi gençleştirmek ile ilgili görsel sonucu
cildi gençleştirmek ile ilgili görsel sonucu
Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Öztürkcan, cildin  kalması için ndan sadece yazın değil, kışın da korunmak gerektiğini belirterek, ''Bol su içme, bol sebze ve meyve tüketme cildin nemlenmesine neden oluyor ve cildi genç tutuyor'' dedi.

Prof. Dr. Öztürkcan, insan derisinin   ve çevresel faktörlerden dolayı yaşlandığını, genetik yaşlanma kişiden kişiye değişse de cilt yapısına bağlı olarak devam eden bir fizyolojik süreç olduğunu, çevresel faktörlere önlem alınması halinde yaşlanmanın geciktirilebileceğini kaydetti.

''YAŞLANMANIN EN BÜYÜK NEDENİ GÜNEŞ IŞINLARI''

Güneş ışınları, hava kirliliği, kimyasal maddeler, sigara, yetersiznin cilt yaşlanmasında önemli etkenler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürkcan, ''Yaşlanmanın en büyük nedeni güneş ışınları. Genetik yaşlanmayı önleyemiyoruz her ne kadar kök hücre çalışmaları gibi değişik çalışmalar olsa da şu an için bunu durduramıyoruz. Ama çevremizin derimize oluşturduğu zararlar çok fazla. Yaşlı görünmemizde bu etkenler çok büyük yere sahip. Biz bunları önleyerek deri yaşlanmasını önemli oranda geciktirebiliriz. 'Yaşlanmayacağız hep genç kalacağız' diye beklentiye girmemek gerekiyor ama dış etkenlerle oluşan yaşlılığı büyük ölçüde geciktirebiliriz'' dedi.

Cildi genç tutmak için koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin olduğunu, özellikle zamanla deri kanserine de neden olabilen güneş ışınlarına karşı önlem alınması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Öztürkcan, güneşten korunmak için özellikle saat 10.00-15.00 arasında dışarı çıkılmaması, çıkarken de sık dokunmuş giyecekler giyilmesi, geniş kenarlıklı şapka, güneş gözlüğü takılması, ayrıca güneş koruyucu kremlerin de kullanılması önerisinde bulundu.

GÜNEŞ KREMLERİ SADECE YAZIN DEĞİL, KIŞIN DA KULLANILMALI

Yaz aylarında yoğun kullanılan güneş kremlerinin kışın da kullanılması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Öztürkcan, şöyle konuştu:

''Güneş derimizde serbest radikaller denilen hücreleri yıkan maddeleri açığa çıkarmakta ve yaşlanmaya neden olmaktadır. Bu etkiyle deri kanserleri ortaya çıkıyor. Bu yıkımı antioksidan denilen maddeler dengeliyor. Bu dengenin bozulduğu durumlarda vitaminlerin kullanılması gerekiyor. Pek çok kremde vitaminler bulunuyor. Vitaminler aslında ağızdan çok dıştan kullanıldığında daha fayda sağlıyor.

Ayrıca güneşe çıkmadan önce yüz ve açık alanlara güneş kremi sürmemiz gerekiyor. Güneş koruyucuların hayatımızda artık diş fırçalama, yüz yıkama gibi rutin yaptığımız uygulamalar gibi yerini alması gerekiyor. Hepimizin yanlış veya eksik bildiğimiz bir konuysa koruyucuların sadece yazın kullanılması. 'Kışın kullanmaya gerek yok zaten güneş fazla etkilemiyor' diye bir düşünce var. Rüzgarlı, bulutla havalarda, karlı ortamlarda da güneş yine zararlı ultraviyole ışınlarını yayıyor. Bu ışınlar zararlı etkenlerini kışın da gösteriyor. Bu nedenle koruyuculara kışın da devam edilmeli ara verilmemeli.

Dengeli beslenmeliyiz. Her çeşit vitamini almalıyız. Örneğin sebzeler, meyveler bunlar çok önemli. Yağ oranı yüksek gıdalardan uzak durmalıyız. Bol su içmeliyiz. Su cildin nemlenmesine katkısı olan bir madde. Kısacası güneşten sadece yazın değil kışın da korunma, bol su içme, bol sebze ve meyve tüketme cildin nemlenmesine neden oluyor ve cildi genç tutuyor.''

''BOTOKS, DOLGU KISA SÜRELİ İYİLİK SAĞLIYOR''

Cildi doğal koruma yöntemlerinin dışında tedavi edici yönlerin de bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Öztürkcan, peeling denilen soyma işlemi yapıldığını, dolgunun da bu amaçla kullanıldığını, ancak yapılan dolgunun sadece 4-6 ay etki gösterdiğini kaydetti. Dolgunun kişinin destek dokusunu artırarak katkı sağladığını, ancak zararlı da olabildiğine dikkati çeken Öztürkcan, ''Dolgu alerjik kişilerde reaksiyon oluşturabiliyor. Yabancı cisim gibi algılanıyor. İstenmeyen yan etki gösterebiliyor. Deri kırışıklığının giderilmesinde kullanılan yöntemlerden biri de lazer. Ayrıca da kullanılan yöntemlerden biri. Botoks da kişiye 4-6 ay arasında bir iyilik hali sağlıyor'' diye konuştu.

EMZİREN ANNELER NELER YEMELİ ?


EMZİREN ANNELER NELER YEMELİ ?


anne ve bebek ile ilgili görsel sonucuAnnenin kendi sağlığını koruması, bebeğin sağlıklı büyümesi, yeterli süt üretiminin sağlanması nedeniyle emzirme döneminde  oldukça önemli bir faktör.

anne ve bebek ile ilgili görsel sonucu"Bebeğe süt üretimi ve salınımı için en önemli uyarı emmedir. Bebek ne kadar sıklıkla ve ne kadar güçlü emerse o kadar fazla süt salınacaktır" diyen Uzman Diyetisyen Nilay Keçeci, emziren annelerin nasıl si gerektiği hakkında bilgi verdi.

Dünya Sağlık Örgütü yayınlarında bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenmesi bu süre zarfında bebekte herhangi bir anormallik ya da annede bir sorun yoksa ek gıdalara kesinlikle geçilmemesi önerilmektedir.

Bu dönemde anneler yaklaşık 5 su bardağına yakın süt üretirler bu nedenle beslenmelerine dikkat etmeli ve günlük yaklaşık 3-4 lt su içmelidirler. Emziren annelerin oruç tutması da önerilmez. Emziren bir kadının 1000 ml sütün karşılığında yaklaşık 700 kalorilik bir enerjiye ihtiyacı vardır. Eğer bu 700 kalorinin tamamını dışarıdan alırlarsa şişmanlamaya devam ederler. Bu nedenle bir beslenme uzmanı eşliğinde bunun 200 depodan 500 kalorisi beslenme ile dışarıdan alınmalıdır.

Egzersiz yapıyorsanız dikkat!

Bu bireyler 200 kaloriyi depodan kullanıp düzenli beslendiklerinde ayda 1 kiloya yakın zayıflayıp 5 ayda yaklaşık 6-7 kilo zayıflamış olurlar. Emziren bayanların günlük kalorileri beslenme ve diyet uzmanı eşliğinde ayarlanmalıdır. Çok egzersiz yapan kadınlarda laktik asit üretimi olacağından ve bu süte geçeceğinden bebek sütü içmek istemeyebilir.

Ne yemeli, nelerden uzak durmalı?

Bu dönemdeki beslenme için, haftada en az iki kez balık tüketimi, her gün en az bir tane yumurta tüketimi annenin kaliteli protein alması için oldukça önemlidir. Bu dönemde anne doymuş katı yağlardan kaçınmalı doymamış sıvı yağları tercih etmelidir. Kızartma, kavurma yerinde haşlama, fırında ya da balıklar için buğulama tercih edebilir.

Bu dönemde vücudun demire olan ihtiyacı artar bu nedenle et, yumurta, kuru baklagiller, kuru meyveler sıklıkla tüketilebilir. Ayrıca demir emiliminin artması için çay ve kahvelerin yemeklerde 30-45 dk sonra tüketilmesi ve etli besinlerin üzerine limon sıkılarak ya da bu besinlerin ardından C vitamini ihtiyacı yüksek besinler (portakal, domates, mandalina) tüketilmesi tavsiye edilir.

Bu besinler bebekte gaz yapabilir

Ek vitamin ve mineral tabletleri doktora danışılmadan alınmamalıdır. Kişi isteğine göre ve beslenme uzmanına danışarak ıhlamur ya da papatya çayı tarzında bitki çayı tüketebilir. Yenilen kuru baklagiller, lahana, turp, (karnabahar, brokoli gibi bazı kış sebzeleri, kuru baklagiller, çiğ sebze ve meyve, soğuk şekersiz süt ve yoğurt vb.) gibi besinler gaz sıkıntısı yapabilir. Bu tarz durumlarda bebeğin gaz sıkıntısı çekmemesi için bu besinlerden uzak durulmalıdır.

Yemekleri yavaş ve çok çiğneyerek tüketin

Emziren annelerin D vitamini bioyararlığı için güneş ışığı almaya özen göstermeleri gerekmektedir. Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Doğal besinlerde yeterince alınamayan iyot, ancak iyotlu tuz kullanımıyla anne sütünden bebeğe geçer. Tüm emziren anneler 4-6 aylık emzirme döneminde gaz oluşumunu engellemek için özellikle yemek yeme yöntemlerine dikkat etmeli; yemeklerini yavaş yemeli ve iyi çiğnemelidirler.

Şeker yeine pekmez yiyin

Hazır meyve suları, gazoz ve kolalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları tercih edilmelidir. Pekmez kan yapıcıdır. Şeker yerine tatlı olarak pekmez yenmesi kansızlığa karşı alınacak önlemlerden biridir. Şeker ve basit karbonhidratların tamamı boş enerji kaynağıdır.

Emzirme süresince bebeğin hep memede olması ve emerken uykuya dalması emzirmenin iyi gittiğinin bir işaretidir. Bebek ne kadar çok emerse anne sütü o kadar artar. Emzirme süresi her bebeğe göre değişebilir, doygunluğa ulaşması yani olgun sütü emmesi beklenmelidir.

Emzirme döneminde annenin yukarıda belirtildiği gibi yeterli ve dengeli beslenmesi, yeterli sıvı alması, stresten uzak durması, dinlenmiş olması, sık aralıklarla bebeği emzirmesi ile annenin süt miktarı ve kalitesi artmış olacaktır.